Keledoş nasıl yapılır ?

Kaan

New member
Bir Tencere Keledoş ve Bir Ev Dolusu Hikâye

Selam forumdaşlar…

Bugün size bir tarif değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Bir tencere keledoşun nasıl yapıldığını değil, o tencerenin başında kimlerin nasıl bir dünya kurduğunu. Çünkü bazen yemek sadece karın doyurmaz; geçmişi, sevgiyi, hatta kavgayı bile içinde kaynatır. Keledoş, tam da öyle bir yemektir — Doğu’nun sabrını, kadınların titizliğini, erkeklerin gururunu, bir sofranın etrafında birleşen hayatları anlatır.

Kuru Fasulyeden Daha Fazlası

O gün evin içinde ağır bir hava vardı. Hakkari’nin taş sokaklarından sert bir rüzgâr eserken, mutfakta Zeynep’in elleri sessizce çalışıyordu. Keledoş hazırlığındaydı. Kuru fasulyeyi akşamdan ıslatmış, dövmeyi ayıklamış, kurutları yıkamıştı. Fakat o gün keledoş sadece bir yemek değildi; aralarındaki kırgınlığı tamir edecek son umut gibiydi.

Ali ise dışarıda, odun kırıyordu. Stratejik düşünen, çözüme odaklı bir adamdı. Onun için keledoş “bir yemeğin nasıl yapılacağı” değil, “bir evin nasıl işleyeceği” meselesiydi. “Ocağın başında kim duracak, ateş ne zaman yakılacak, fasulye ne kadar sürede pişecek?” — her şeyin bir planı olmalıydı. Ama Zeynep’in iç dünyasında o hesapların yerini başka bir şey almıştı: kırgınlık, özlem ve sevgi.

“Keledoş, insan gibi pişmeli” derdi annesi.

“Yavaş, sabırla, birbirini tanıya tanıya.”

Zeynep, annesinin sözünü hatırlayıp tencereye suyu koydu. Suyun ilk kaynamasıyla birlikte içini bir sıcaklık kapladı; belki de içindeki kırgınlık buharlaşıp gidiyordu.

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sessizliği

Ali, mutfağa girdiğinde dumanın altında Zeynep’in omzunda bir ter damlası gördü. Yavaşça “Tuzu erken koyma,” dedi. “Fasulyeyi sertleştirir.”

Zeynep başını kaldırmadan gülümsedi.

“Her şeyin bir zamanı var, değil mi?” dedi.

Ali anlamamış gibi yaptı ama o cümle, ikisinin arasında kalan bütün soğukluğu eritmeye başlamıştı.

O an fark etti Zeynep: Erkekler bazen her şeyi çözmeye çalışarak duyguları kaçırıyorlardı. Kadınlar ise duygularla o kadar derin bağ kuruyordu ki, çözüm gözlerinin önünde olsa bile sabırla pişmesini bekliyorlardı. Keledoş tenceresi, iki dünyanın da tam ortasında kaynıyordu.

Ali bir adım geri çekilip sessizce izledi.

“Birlikte yapalım mı?” dedi sonra, biraz utanarak.

Zeynep bu cümleyi yıllardır bekliyordu. “Olur,” dedi kısaca.

O “olur,” sözüyle sanki bütün ev yeniden nefes aldı.

Tencerede Hayatın Kimyası

Keledoşun sırrı malzemede değil, uyumda gizlidir. Dövme, nohut, kuru fasulye, kurut, tereyağı, nane, soğan, sarımsak… Hepsi kendi başına başka bir dünyadır ama bir araya geldiklerinde yeni bir lezzet doğar. Tıpkı ilişkiler gibi: Herkes kendi tadını koruyarak bir bütüne karışır.

Zeynep, tencerenin kapağını kaldırırken Ali’nin yüzündeki ifadeyi izledi. Ali, bir problemi çözmüş gibi rahatlamıştı; oysa ortada bir formül yoktu, sadece bir kabulleniş vardı. “Ben her şeyi planlamaya çalıştım,” dedi Ali, “ama bazı şeyler kaynarken güzelleşiyor.”

Zeynep içinden geçirdi: “Bazı sevgiler de.”

O an, keledoşun kokusu bütün evi sardı.

Sanki duvarlar bile bu kokuyla yumuşadı, perdeler bile hafifçe salındı.

Sofranın Başında Barış

Akşam olduğunda, çocuklar masaya oturdu. Tencereden yükselen buhar, bir tür barış anlaşması gibiydi. Ali, kepçeyi aldı, Zeynep’e baktı. “Sen koy,” dedi.

Bu, bir yemekten daha fazlasıydı: kontrolün, sorumluluğun, egonun devriydi.

Zeynep, kepçeyi yavaşça tencereye daldırdı. Her kaşıkta sabrını, sevgisini, kırgınlığını ve umudunu koyuyordu.

Masadaki herkes sustu, sadece kaşık sesleri duyuldu.

Keledoşun kremamsı dokusu, tereyağının kokusu, sarımsağın sıcaklığı…

Ali ilk lokmayı aldıktan sonra derin bir nefes verdi.

“Olmuş,” dedi basitçe.

Ama o tek kelime, yılların yükünü hafifletmişti.

Forumdaşlara Dönük Bir Söz

Belki siz de keledoş yapmayı düşünüyorsunuzdur. Belki tarifini bilirsiniz ama sabrını bilmiyorsunuzdur.

Tarif basit:

Kuru fasulye, nohut, dövme haşlanır. Kurut suda eritilir. Hepsi birleşir, yavaş ateşte pişer. Soğan, nane ve tereyağı kavrulup üstüne gezdirilir.

Ama asıl mesele şu:

Kiminle pişiriyorsunuz, neyi telafi etmek istiyorsunuz?

Keledoş, Doğu mutfağının en “birleştirici” yemeğidir. Kadınlar için bir sabır testi, erkekler için bir anlayış provası gibidir. Her malzeme bir kişiliği temsil eder; bazıları direnir, bazıları yumuşar, bazıları kaybolur ama sonunda herkes aynı tada karışır.

Forumdaşlar, sizce de her ilişki biraz keledoş gibi değil mi?

Biraz fazla kaynatırsan taşar, az pişirirsen sert kalır.

Ya siz, hangi aşamada bırakıyorsunuz tencerenizi?

Sabırla kapağını kapatıp bekleyenlerden misiniz, yoksa hemen tadına bakanlardan mı?

Son Söz: Bir Lokmanın Ardındaki Hayat

Zeynep o gece tencereyi yıkarken, Ali sessizce yanına geldi.

“Bir daha böyle olsun istemem,” dedi.

Zeynep başını eğdi, suyun içinde elleri birbirine değdi.

İşte o anda anladılar: Her keledoş bir anlaşma gibidir; içinde hata da olur, sevgi de, emek de.

Ama önemli olan birlikte karıştırmaktır.

Keledoş böyle yapılır işte…

Malzemelerle değil, yürekle.

Ve o yürek, kaynadıkça yumuşar, tıpkı kırgınlıklar gibi.

Peki siz, forumdaşlar…

Bir keledoşun başında hangi anınızı pişirdiniz?

Yemeği mi hatırlıyorsunuz, yoksa o sofrada kimlerin sessizce barıştığını mı?